TRT’nin son haliyle ilgili çok şey yazılıp çiziliyor.
Tarafsız olması gereken bir kurumun, ne duruma düştüğü endişeyle izleniyor.
Ki o TRT, bizim elektrik faturalarına yansıyan önemli bir rakamı hiç hak etmediği halde tahsil ediyor, yaptığı yayınla, parasını tahsil ettiği vatandaşa ekranlardan adeta hakaret yağdırıyor.
TRT, kurulduğu günden beri çok kereler siyasetin oyuncağı haline getirilmiştir. Ama hiç bir dönemde böylesi görülmemiştir.
TRT, o yıllarda her siyasi görüşün ortak malıydı. Her seferinde iktidarı öven yayınlara ağırlık verse de, muhalefeti rencide edecek hiç bir yayın örneği yaşanmamıştır.
Bu kurumu, yaşadığı ve yaşattığı tablodan kurtarmak mümkün değildir. “Yandaş medya” örneğinin zirvesini yaşatan bu politikası ne yazık ki değişecekmiş gibi görünmüyor.
Kurum, sadece siyaset çukuruna düşürülmemiş, aynı zamanda Türk Sanat Müziği’nin gelişmesini de noktalamıştır.
TRT, bu geleneksel müzik için bir okuldu. Bu okuldan nice sanatçılar yetişti. Bu sanatçılara beste ve güfte yetiştirmek için nice insanlar birbirleriyle yarışa girdi. Türk Sanat Müziği, Türk Halk Müziği TRT’nin olmazsa olmazıydı. TRT sanatçısı diye bir kavram vardı; şimdi böyle bir tek örnek gösteremiyoruz. Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği TRT’nin olmazsa olmazlarıydı.
Tek kanal döneminde evimizde misafir ettiğimiz TRT, bugün pek çok kimse tarafından izlenmiyor, dinlenmiyorsa nedeni budur.
Çok yazık değil mi?
Muafiyet cenneti
Trafik polisi, ters yolda araç kullanan sürücüye ceza kesmeye kalkıyor. Sürücü savcı olduğunu söylüyor ve bunu da belgeliyor. Ancak polis, ceza kesmeyeceğini, tutanak tanzim etmesi gerektiğini söyleyince ipler kopuyor.
Bu talep “hakaret” sayılıyor ve trafik polisi savcılığa şikayet ediliyor, gözaltına alınıyor.
Serbest bırakılıyor, ancak tutuksuz yargılanacak.
Türkiye’de savcılar, emekli savcılar, hakimler, emekli hakimler, milletvekilleri, emekli milletvekilleri, bakanlar, emekli bakanlar, müsteşarlar, emekli müsteşarlar, cumhurbaşkanlığına bağlı başkanlar, emekli başkanlar, generaller, emekli generaller, benzer pek çok haktan yararlanıyor.
Trafikte hangi cezayı işlerse işlesinler, ceza kesilemiyor.
Sayıları neredeyse ülke nüfusunun yarısı.
Devlet, böyle hallerde millete ceza kesiyor, milletin vekiline selam çakıyor.
Nerede kaldı anayasal eşitlik?
Nerede kaldı insan hakları?
Nerede kaldı demokrasi?
Bunun örneği hangi Batı ülkesinde var? Orada trafik polisi Başbakan’a bile ceza kesme yetkisine sahip.
Bu ahval ve şerait, insanımızda devlete de, yasalara da küslük oluşturuyor. Suçu işleyenin imtiyaz sahibi olması, demokrasi ile bağdaşmıyor. Mantıkla hiç bağdaşmıyor.
Yarım kilo tuzağı
Pazar yerlerinde pandemiden sonra görülen bir garabettir yarım kilo etiketleri.
Aslında zabıta yönetmeliğinde buna izin vermeyen pek çok madde var. Ama fiyatların tavan yapması, sonuçta esnafı da zora soktu ve bu moda doğdu.
Ancak bazı belediyeler, “Yarım kilo” etiketlerine izin vermeyen uygulamalar başlatmış.
Çoğu vatandaş, küçük harflerle yazılan yarım kilo sözcüğünü görmeden alış veriş yapıyor, fark ettiğinde de iş işten geçmiş oluyor.
Darısı bütün belediyelere...