Enflasyon, hayat pahalılığı, alım gücünün düşmesi, yetememek ve yetişememek bu günlerin en önemli kabusu olmaya başladı. Fiyatlar sadece bir yerde artmıyor. Toplu bir sapma, toplu bir kalkışma var sanki. Ancak neyin ne ölçüde artacağı ya da artması gerektiği konusunda fikir birliği yok. Önceden “zam” denirdi. Şimdilerde “fiyat güncellemesi” ya da aybaşı ya da yılbaşında fiyat artışları sanki “şart” hale geldi.
Enflasyon da durmuyor ki… Sonuçta fiyatlar genel seviyesindeki artışa vatandaşın yetişmesi de mümkün değil. Her ay değişen ya da düzenli, sürekli değişen fiyatlar, enflasyonu yangına çeviriyor.  
Ürün ve hizmet girdileri artıyor…  Faizler artıyor, ulaştırma pahalı hale geliyor, işçilik ücretleri artıyor.. Enflasyon sanki sadece emek faktörünün tetikleyicisi olarak algılanıyor. Ne olursa nereden gelirse gelsin maliyet artışları, firmalar tarafından tüketiciye fiyat artışı olarak yansıtılmaktadır.
İşte burada bir de açgözlülük enflasyonu denen durum görülmeye başlıyor. Yani firmalar enflasyon ortamının yaratmış olduğu maliyet artışlarından faydalanarak, ürün ve hizmet fiyatlarını orantısız bir biçimde artırmaya başlıyor. Firmaların, maliyet artışlarının çok daha üzerinde fiyat artışları yapması, enflasyonu daha da artırıcı yönde bir etki oluşturmaktadır. Hatta, bazı durumlarda herhangi bir maliyet artışı yaşanmamasına rağmen, firmaların kâr marjlarını yetersiz görmesi sonucu fiyat artışları yaşanabilmektedir.
Tüketiciyi çaresiz bırakan bu artışlar, yakın zamanda üç kuruş için alkolden ölümlere de sebep olmuştur. Alım gücünü etkileyerek, hayat kalitesini yok eden ve standartları düşüren bir durum söz konusudur.Toplum içerisinde birtakım huzursuzluklar da baş göstermektedir. Son dönemde yaşanan ev sahiplerinin kira artış oranları ile yaşanan gerilimler bunun en önemli örneğidir. Kiracı ile mülk sahibinin karşı karşıya gelmesi hiç de güzel bir durum değildir. 
Gizli fiyat artışları ise başka bir anlaşılmaz durumdur. Satıcıların, “nasıl olsa artacak” düşüncesi ile yaptıkları zamlar, dar ve sabit gelirlinin şartlarını zorlaştırmaktadır. Bir mal veya hizmetin fiyatını açıkça artırmak yerine ürünün gramajını kısmak veya ebatlarını azaltmak ya da daha düşük kaliteli malzemeler kullanmak; paketlemeyi değiştirmek gibi yöntemlerle yeni fiyatlamalar gelmektedir. Bu sayede firma, fiyatını sabit tutmuş gibi görünerek, tüketicinin dikkatini çekmeden fiyatını artırmış olmaktadır… Bu da fiyatlarda anlaşılması güçleşen bir çeşit görünmeyen enflasyon olarak kabul edilmelidir.
Sonuçta İngilizce “Açgözlülük” anlamına gelen "greed" ve "enflasyon" kelimelerinin birleşmesiyle oluşan bir kelime olan “greedflasyon” kelimesi daha dilimize girmiş bulunmaktadır. Sadece hastalıklar bulaşmamakta, böylesine yanlış kelimeler de dilden dile dolaşmaktadır. Bu durum da, zaten yüksek enflasyon yaşanan ülkelerde, mal ve hizmet fiyatlarının mevcut enflasyon oranının üzerinde artış göstermesine neden olur. 
“Nasılsa almak zorundalar" düşüncesiyle başlatılan fiyat artışları enflasyonun kontrolden çıkmasına sebep olur. Kısa vadeli kazanç, karaborsa, spekülasyonlar bu fiyat artışlarını daha da tetikler. Ekonomideki dengesizliklerin gelir dengesini de bozduğu ve sonuçta greedflasyona neden olduğu görülmektedir.
Ekonominin sadece ekonomi ile açıklanamayan bir yönünü anlattık. Öncelikle değerler enflasyona uğrar. İnsanların ahlakı, hayata bakışı, davranışları enflasyona uğramadan parası enflasyona maruz kalmaz. Enflasyon bir yönü ile parasal, öte yanıyla, bu yüzden davranışsal bir konudur diye anlatılır. Ancak ne yazık ki fiyatlama davranışlarında ölçünün şaşması,  enflasyonun düşmesine engel bir durumdur.