Türkiye sürekli finansman ihtiyacı olan bir ülkedir. Paraya ihtiyaç var: Borç ödemek için, ithalat yapmak için düzenli ve sürekli bir döviz ihtiyacı bulunmaktadır. Ancak bu döviz ihtiyacı karşılanamadığı içindir de cari açık sürekli açık vermektedir. Şimdilerde yaşadığımız pek çok sorunun kaynağı da bu cari açık olarak görülmektedir.
Dünya Bankası’nın 2024 Uluslararası Borç Raporu’nda Türkiye’nin 2022 yılına göre toplam borcu yaklaşık % 10 artmış görünüyor. Borç stoku 458 milyar dolardan, 500 milyar dolara yükselmiş görünüyor.
Ayrıca borcun 2010 yılına göre gelişimine bakıldığında, Türkiye'nin borç stoku 317 milyar dolardan % 58 oranında bir artış göstermiştir. Türkiye toplam borcunun ihracata oranı % 137 olmuştur. GSYH oranı % 46 ile AB Maastricht kriterlerine uygun olsa da bu oranın dünya ortalaması % 24’tür. Sonuçta borcu ödemek için gerekli kaynaklar ihracat gelirlerinden sağlanacaktır. Borç servisi (anapara + faiz ödemeleri) oranının ihracata oranı % 21, milli gelire (GSYH) oranı da % 7 olmuştur.
Ocak – Ekim 2023 döneminde 36 milyar dolar açık veren cari denge, 2024 aynı döneminde sadece 3,3 milyar dolar açık vermiştir. Onda bir oranında azalan cari açık önemli, hatta olağanüstü bir iyileşme olarak görülmelidir.
2025-2027 dönemi Orta Vadeli Program (OVP) bu yıl için tahminini 22 milyar dolar olarak açıklamıştı. Ancak gidişat göz kamaştırıcı bir performans olarak görülmelidir; cari denge tam beş aydır üst üste fazla vermektedir. Kasım ve Aralık da dahil edildiğinde 2024 yılı cari açık 10 milyar doların bile altında kalacaktır.
Enerji bağımlılığı ve yüksek ithalat alışkanlığı olan bir ülke için ne olmuştu da diye sorulduğunda başta hammadde ithalatındaki azalmayı ve beraberinde gelen düşük üretimi ekleyelim. Azalan hammadde ithalatı, düşük üretim; dolayısıyla büyümede gerilemeyi de beraberinde getiriyor. Bu da GSYH’de de düşüş demektir.
Hammadde içerisinde yer alan altın ithalatındaki azalmayı da dikkate aldığımızda, 10 aylık altın ithalatı geçen yılın yarısıdır. Altındaki bu sınırlı ithalat kaçak altın konusunu tetikler mi ona da bakmak lazım.
Şimdi şöyle bir denklemle karşı karşıyayız. Hammadde ithalatı düştü; üretim, dolayısıyla ihracat düştü… İhracatımızın zaman zaman % 80’leri bulan ithalat bağımlılığı da burada dış ticaret açığının ve ardından cari açığın düşmesinde etkili olmuştur. 2024’te yaklaşık 33 milyar dolar daha az cari açık verilmiştir. Şimdi burada dış ticaret açığına da bakıldığında aynı miktarda bir dış ticaret açığı azalması söz konusudur. TÜİK verilerine göre ihracat 6 milyar dolar artmış; ithalat da 26 milyar dolar azalmıştır. Fark böyle oluşmuştur. Sanayide kapasite kullanım ve imalat endekslerindeki son altı ayda oluşan azalışların nedeni de belli olmuştur.
Cari denge şimdilik yüz güldürmektedir. İhracat ya da sanayi üretiminde birkaç puan azalışın cari dengeye böyle bir katkısı olacaksa buna elbette katlanılacaktır.