Bir süredir İzmir Fuarı’ndaki Lunapark alanının tahliyesi tartışılıyor. Büyükşehir Belediyesi, 2019 yılında alınan bir Meclis kararına atfen tahliye işlemlerini başlattığını açıklıyor. 2019’un hangi ayında böyle bir karar verildiğini bilmiyoruz. Çünkü o yılın bir kısmında Aziz Kocaoğlu, bir bölümünde de Tunç Soyer vardı.
Lunaparklar, Kültürpark gibi mekanların vazgeçilmezidir. Kültürparklara insanlar, gezmek, eğlenmek, dinlenmek, stres atmak için gider ve bu kapsama en çok yakışan işletmelerden biri de bunlardır.
Fuar Lunaparkı, yıllardır Coşkun Ailesi tarafından işletiliyor. Coşkun’lar, aynı zamanda lunapark oyuncakları imal eden atölyelere de sahipler. Yani sektörün köklü mensupları.
Çocukluğumuzdaki Fuar ziyaretleri önce lunapark eğlencesi ile başlardı. Çarpışan arabalar, kahkaha aynaları favorilerimiz arasındaydı.
Yanlış hatırlamıyorsam, 1979-80 yılları. Dönemin en ünlü tiyatro sanatçılarından Yıldız Kenter, çalıştığım gazeteye gelmiş, ağlamaklı bir halle Fuar’daki lunaparkın yaydığı gürültüden şikayet ediyordu. Lunapark Bahçesi’nde oyun sergilediğinde bu gürültü yüzünden repliklerin anlaşılmadığından yakınan Yıldız Hanım’ın isteğini rahmetli Özdemir Hazar’la görev bildik. Ben, dönemin Belediye Başkanı İhsan Alyanak’a ilettim. Çok öfkelendi, ‘Hemen halledeceğim’ dedi. Gürültü iki gün kesildi, sonra artarak devam etti.
O yıllar, Lunapark’tan yayılan gereksiz yüksek volümlü bir müzik vardı ve bunu kimse engelleyemiyordu.
Bugün Fuar’daki yapılaşmanın nasıl bir hedef gözetilerek gerçekleştirilmeye çalışıldığını bilemediğimiz için biraz da bu gürültünün etken olup olmadığını da tahmin edemiyoruz. Ama eğer İzmir Fuar’ı, özündeki Kültürpark’a dönüştürülecekse ve ekonomik bir getirisi de varsa Lunapark kontrollü olarak korunabilir. Önceki yıllarda alınan bir meclis kararının uygulanmasındaki koşullar da gözden geçirilebilir ve bir orta yol bulunabilir.
Lunaparksız Fuar olmaz diye düşünüyorum.
Bunlar sanatçı olamaz
Son yıllarda Türkiye’de; tıpkı dünyada olduğu gibi uyuşturucu kullanan sanatçı sayısında büyük bir artış gözleniyor.
Aha üç gün önce bunlardan biri yakalandı. Sadece içmiyor, satıyor da. Yani çevresini zehirliyor.
Mesleği komedyenlik. Güya güldürüyor, ama yaptığı işin sonuçlarına bakarsanız çok farklı bir tablo çıkıyor ortaya.
Yarım yüzyıl önce Türkiye’de madde bağımlısı sanatçı sayısı bir elin on parmağını geçmezdi. Bugün neredeyse kullanmayanların sayısı öyle.
Hatırlarsınız; çok ünlü bir sanatçı, TV’de canlı yayında yıkılıp kalmıştı. Onu ameliyat eden yakın dostum beyin cerrahı, sıkıştırıp sormuş, o da itiraf etmiş, bağımlı olduğunu. Kimden temin ettiğini, o temin ettiği kişinin kendisi gibi daha kimleri zehirlediğini bir bir anlatmış.
Hemen akabinde operasyonlar yapılmış, pek çok sanatçı gözaltına alınmıştı. Ama bunlar arasında ‘O isim’ yoktu.
Çünkü FETÖ belasına yakın biriydi.
Bugün sergilenen bu tablo, aslında hiç de iç açıcı bir tablo değil.
İşte çıkıyor, ünlü bellediğimiz bir sanatçı, pekala ‘komedyenlik’ kisvesi altında torbacı olabiliyor.
Çok yakında tablo çok daha vahim olacak, şimdiden kabul edelim.
Para önemli değil
Bir meraklısı, işletme ve mekanlarda, müşterilerin en çok tepki gösterdikleri şeyin ne olduğunu araştırmış, ilginç sonuçlara varmış.
Çoğumuz, bilinç altında “fiyat yüksekliği”ni birinci kabahatli sebep biliriz ama hiç de öyle değilmiş.
Meğer çalışanların davranışı imiş. Fiyat yüksekliğine tepki oranı yüzde 8.1 civarında imiş.
Aslında nitelik ve niceliği yüksek bir sonuç. Bu da toplumun kalitesini gösteriyor.