Türkiye’de derin devlet kavramıyla; Susurluk Kazası sonrası tanıştık.

Çözülemeyen, ya da çözülmesi istenmeyen karmaşık işlerde kurtarıcı gözüyle bakılan derin devlet, çok sık sığınılan bir gizli güç olup çıktı başımıza.

Anayasa, kimsenin, kendini devletin yerine koyamayacağını açıkça ifade etse de geçmişte Kenan Evren de, Süleyman Demirel de bu kavramı çok önemsediler. Hatta Evren “12 Eylül derin devletin işidir” diyerek işin içinden sıyrılıverdi.

Bugün yine çok konuşuluyor ve derin devlet, devletin çıkarlarını koruyan bir güç olarak anlatılıyor. Garip karşıladığımız olaylar, açıklamalar, gelişmeler, artık dış güçlere değil derin devlete bağlanıyor.

Komplo teorileriyle fazlaca ilgilenen bir toplum olarak yine de bu konuda tam olarak aydınlanmış değiliz. O yüzden “Nereden çıktı bu derin devlet?” diyebildiğimiz çok oluyor ve sorgulamak istediğimiz bu konunun nereden başlayarak bizi tatmin edebileceğini sonunda bilemiyoruz.

Çok kitaplar yazıldı, çok diziler çevrildi. Kurtlar Vadisi gibi, MİT’çi Hiram Abas’ın hayatını anlatan onlarca kitap gibi.

Her alanda yaşanan gelişmeler, bu bilinmezin girdabında kaybolup giderken biz hala derin devlete ulaşmanın çabası içindeyiz. Heyhat.

Şatafatlı iftarlar da neyin nesi?

Ramazan ayının son haftasına girdik. Ülkenin her yerinde, neredeyse her mahallesinde her akşam iftar sofraları kuruldu. 

Hurma ile açılan oruç, sonrasında mercimek çorbası. Belki bir salata. Etli yemek ve arkasından tatlı. İlahi huzurun, paylaşmanın, birlikte olmanın ve açın halinden anlamanın erdemi, böyle mütevazı iftar sofralarında insanları Yüce Allah’a daha da yakınlaştırdı.

Öte yandan kuş sütü eksik olmayan, bir davetliye iki garsonun düştüğü lüks sofralarda israfın, biraz da görgü eksikliğinin yaşandığına da tanık olduk Ramazan’da.

Çoğu milletin parasıyla düzenlenmiş bu iftarların Allah katında ne kadar sevabı olacağını elbette bilemem ama tahmin edebilirim.

İnançla israf, asla yan yana gelmeyecek iki kavram. İnanç, “Karın tokluğu“nu, israf “Kibir”i temsil eder.

Güzel dinimiz, bize hep doğruyu, güzeli öğretti, öğretiyor.

Ekranlardan, gazete sayfalarından adeta taşan bu görüntüler, Ramazan’a, bu mübarek aya ne kadar yakışmıştır, takdiri sizlere bırakıyorum.

Bahçeli devre dışı kalırsa…

MHP, bir biat ve itaat partisi.

MHP’de disiplin, olmazsa olmazdır.

Lider doğru yaptı, yanlış yaptı, fark etmez. Hep doğru yaptığı kabul edilir ve bu gelenek asla gölgelenmez.

Ancak son gelişmeler, akılları karıştıran ihtimalleri gündeme getiriyor.

Devlet Bahçeli’nin “Apo Meclis’te konuşsun” çağrısının; partisinde tam anlamıyla karşılık bulup bulmadığı tartışması, onun bir şekilde devre dışı kalmasıyla nasıl bir yola girer. Bunu göreceğiz.

Lidere biat başka, ilkeleri korumak başkadır MHP’de.

Türkiye’nin en köklü milliyetçi partisi bu yol ayırımında mutlaka doğru kararı verecektir.