' Geçmişte birçok farklı amaçla kullanılan kaleler bildiğimiz kadarıyla, mimaride genel olarak gözlemlendiği gibi, birkaç bin yıl boyunca gerek coğrafya gerek kullanıldıkları dönem nedeniyle olsun evrimleşmişlerdir. Bu mimari yapıların pek çok örneği hala ayaktadır ve gezilebilmektedir. Fransa’nın Yonne bölgesinin Treigny kasabası civarında 1997 yılında inşasına başlanan “Guédelon” kalesi orta çağın bitimine yakın son hallerine bürünen “chateau-fort” konseptine yani daha çok askeri aktiviteyi içinde barındıran kale tipine uygun, bilinen tarihi detaylar göz önünde bulundurularak yapılan bir kale. Daha da detaylandırmak gerekirse 2. Philip dönemi kalelerden esinlenilmiş. İçinde yaşaması teorize edilen soylu kişi, ailesi ve askerler dahil ortalama 20 kişiye ev sahipliği yapması beklenen kalenin yüz ölçümü 70 bin metrekare. Kale restorasyonlarıyla uğraşan Michel Guyot böyle bir kaleyi o dönemin teknik ve aletlerini kullanarak inşa etmenin deneysel arkeolojiye ve bazı bilim dallarına katkıda bulunacağı kararına varır. Birçok farklı kurum ve kuruluştan yüklü maddi destek alarak başlanan inşatın şantiyesi kalenin kurulacağı yer ve en yakın taş ocağı göz önünde bulundurularak özenle seçilmiş ve yıllın belirli dönemlerinde turistlere açılmaya başlanmıştır. Burada çalışan taş ustaları aynı eskiden yapıldığı düşünüldüğü gibi büyük kayaları balyoz, keski ve insan gücüyle parçaladıktan sonra bu taşları yine eski usullerde işlemeye başlıyorlar. Bu işlemler sırasında belki de en göze çarpan detay taşların son hallerine gelirken o taşı işlemiş olan taş ustasının damgasını veya işaretini almaları. Orta çağda bu işi yapan kişiler işledikleri ve damgaladıkları taş sayısına göre para kazanmakta oldukları düşünülüyor ancak bu projede çalışanların büyük bölümü bu işleri gönüllü olarak yapmakta. Taş ustaları haricinde demirciler, marangozlar ve birçok birey bir döngü içinde inşatı sürdürmekte. İnşası yıllardır süren ve hala tam olarak bitmeyen bu yapı covid-19 öncesi yıllık ortalama 300 bin ziyaretçiyi kendine çekmekteydi ancak bence bu kale bir turistik gezi veya bir müze gibi değil bunun yerine bir tecrübenin parçası olma imkânı olarak görülmeli.