Her geçen gün medeniyetin ilerleyişi ile yoğrulan bir kil gibi şekillenen bugünümüzün varoluşunu sürdüren etkiler, bazen de bu kil hakkında daha önce bilmediğimiz, diplerde kalmış katmanları önümüze çıkarıyor. Yakın zamanda İspanya’nın Marbella bölgesinde ortaya çıkarılan ve arkeologları şaşkına çeviren bulgular da Avrupa’nın tarihi ve insanlık hakkında bilinenleri kökten sarsarak bu konsepte uyuyor.
Marbella’daki 200.000 yıl öncesine tarihlenen kaya oymalarının keşfi, insanlık tarihine ve sanatın kökenlerine dair bilinenleri temelden değiştirme potansiyeline sahip. Las Chapas bölgesindeki “Coto Correa” kazı alanında keşfedilen bu oymalar, şimdiye kadar bilinen en eski mağara sanatından 100.000 yıl kadar daha eski olabilir. Bu durum, insanın sanatsal ve sembolik düşünce yeteneği hakkında bilinenlerin sorgulanmasına sebep olacak gibi gözüküyor.
Sert bir volkanik kaya türü olan gabbro taşı üzerine işlenmiş oymalar, 1950’lerden bu yana taş objelerin çıkarıldığı bir arkeolojik alanda bulundular ve günümüze kadarki en eski sanatsal izleri içermelerinden dolayı büyük önem taşıyorlar. Marbella’nın Kültür, Eğitim ve Tarihi Miras Departmanı tarafından yapılan açıklamaya göre, oymaların yaşı kuvars tortusu tarihleme yöntemi ile doğrulanma sürecinde. Ayrıca, kazı ekibi taş üzerindeki desenleri detaylı bir şekilde belgelemek için 3 boyutlu tarama teknolojisi kullanarak modern çağın meyvelerini tarihimize ışık tutmak için kullanıyor.
Tarihleme metotları açısından tartışmalı bir konu olsa da Avrupa’daki şimdiye kadar bilinen en eski nitelikli mağara sanatı, yaklaşık 40.000 yıl öncesine tarihlenmiş ve İspanya’daki El Castillo Mağarası'nda bulunmuştu. Buna karşı Endonezya’nın Sulawesi Adası'ndaki mağara resimlerinin ise yaklaşık 45.000 yıl öncesinde yapıldığı iddiaları oldukça kuvvetli. Eğer Marbella’daki oymalar gerçekten 200.000 yıl öncesine aitse, bu durum erken homininlerin sembolik düşünceye ve sanatsal ifadeye çok daha erken bir dönemde sahip olduklarını gösterebilir ve Güney Amerika ve Hırvatistan’da bulunmuş olan bazı diğer tartışmalı sanat bulgularını da gölgede bırakabilir.
Sanatın insanlık tarihinde oynadığı rol, bu keşifle birlikte bizlerin bakış açısında yeni bir boyut kazanabilir. Sanatın, avlanma, barınma ve hayatta kalma dışında, erken insanlar için bir kimlik yaratma, iletişim ve anlam yaratma biçimi olarak kullanılabilmiş olma ihtimali git gide güçleniyor. Geçtiğimiz yıllarda yapılan pek çok farklı çalışmanın alt metni, eski insanların ve özellikle Neandertallerin sembolik ve ritüelistik bir anlayışı ve bunu baz alan bir kültürleri olduğunu gözler önüne seriyor. Oymaların yaratıcıları, çevrelerini yalnızca pratik bir bakış açısıyla değil, estetik ve sembolik bir perspektiften de değerlendiriyormuş gibi görünüyor ve bu durum, insanın hayatta kalma içgüdüsünün ötesinde bir varoluş arayışı içinde olduğunu ve sanatı bir tür kalıcılık ve anlam yaratma veya aktarma aracı olarak kullandığını gösteriyor.
Bu keşif, sanatın kökenlerine dair derin soruları gündeme getiriyor. Erken insanlar bu oymaları süsleme amacıyla mı yaptı, yoksa iletişim veya ritüelin parçası mıydı? Sanat, kimlik ve kolektif hafızayı güçlendiren bir araç olmuş olabilir, yoksa ihtiyaç olmayan bir şey neden kendini doğursun veya var edilsin?