' Yunan ve Roma dönemlerinde Heliopolis yani “güneş şehri” olarak adlandırılmış olan Baalbek günümüzde Lübnan sınırlarında yer alıyor. Bu ismin, bahsedilen dönemlerde o bölgede bulunan ve güneşe tapan topluluklardan dolayı konulmuş olması mümkün. Helios hem güneş, hem de güneşin tanrısallaştırılmış hali olarak anılan varlık idi. Bölgedeki yerel tanrı vasfı kimilerince Zeus veya Jüpiter’e denk görülmüştür ve benzer şekilde bu, Ba’al sıfatı verilen tanrının Mısırlılarca Ra olarak görülmesi yani güneş ile ilişkilendirilmesi durumuna, birçok kültürün bu bölge için benzer yorumlar yaptığını ve benzer inançlara sahip olduğunu gösterebilir. Baalbek’teki Jüpiter Tapınağı, Roma İmparatorluğu'ndaki en büyük tapınaklardandır. Bu bölge hakkında bir sürü detaydan bahsedilebilecek olsa da şahsen ilgimi çeken bir konuya değinmek istiyorum: şehirdeki tapınak kompleksi tarihi boyunca birçok defa hasar görmüş ve restore edilmiş olduğu için farklı dönemlere ait izleri görmek mümkün. Tapınak kompleksinin inşasında kullanılan taşların (Kalker vb.) çıkarıldığı ve alana bir buçuk kilometre ötede olan taş ocağının Romalılarca başlatıldığının söylenmesine rağmen dikkatli bir gözün seçebileceği bazı ayrıntılar bize bambaşka bir perspektif sunuyor. Bahsedilen taş ocağında halen duran, neredeyse bitik ve kesilmiş halde bulunan devasa taş bloklar mevcut. Bunlardan en ünlüsü “Hamile Kadın Taşı” olarak adlandırılan ve uzunluğu 20 metre, ağırlığı ise 1600 ton civarında olan yekpare bir taş. Bu taşa yakın boyutlarda ve ortalama 1000 ton ağırlığında birçok taş Baalbek tapınağında bulunmakta ve toplamda 25 civarı oldukları düşünülüyor. En yaygın olarak bilinen ve tapınakta halen hasarsız görünebilenler ardışık üç adet 1000 tonluk blok. Bunlar çevrelerindeki diğer taşlara ve taş işçiliğine kıyasla tamamen farklı görünüyor. Romalılar tarafından kullanılan blokların bunlara kıyasla çok daha küçük ve kaba olduğu ve yüzeylerinin çok daha pürüzlü olduğu görülüyor. Birçok kişi, bu devasa taşların, bölgede önceden yaşamış olan bir medeniyet tarafından yapıldığını ve yerleştirildiğini ve uzun zaman sonra Romalılarca baz olarak kullanılıp inşaatların üzerlerine yapıldığını düşünüyor. Bunu destekleyebilecek birçok teori hatta kanıt da mevcut: taş ocaklarındaki dev taşların çevresindeki toprak derinliği, taşlardaki yüzey erozyonu ve ocak ile tapınak arasındaki mesafe. Benzeri şeyleri dünyanın başka yerlerinde de görmek mümkün: İşleme ve süsten uzak, pürüzsüz ve devasa taşlardan inşa edilmiş yapılar. Önceki dönemlere ait taş işçiliğinin başka dönemlerle zıtlığını en iyi gözlemleyebileceğiniz yerler Peru başta olmak üzere Güney Amerika, Mısır ve Japonya.