' Korkular ve tehlikelerle dolup taşan bu dünyada kişiyi koruyabilecek tek şey, dışarıdan her ne kadar efor sarf edilir ise edilsin, kişinin kendisidir. Beden, ruh ve akıl sağlığının bütünlüğünü sürdürmek ve dengesini korumak da sadece kişinin kendisince gerçekleştirilebilir. Bazılarımız kendilerini kurtarmaya çalışırken belli dönemleri olan ve bazen kendilerince bile fark edilmeyen döngülere girerler. Bu döngüler genellikle bazı şeylere odaklanma ve bazılarından uzaklaşma hedefi güder ancak bu iki nosyon birbirini destekleyen bir döngü oluşturabilir. Çevremizde bu tarz döngülerin veya ödül bazlı yaşam değişikliği hedeflerinin dönüştüğü çıkmaz döngüleri gözlemleyebiliriz. Kendi zihnimizin içinde kaybolmak ve aksiyonlarımızın sonuçlarının etkisinde kalmak bizleri iyi ya da kötü yerlerle getirme potansiyeline sahiptir ancak bu potansiyelin kullanımı kişinin irade gücü ve kararlılığına bağlıdır. Ancak tarih boyunca başkalarının da dediği gibi kendine hükmeden kişi yer yer hükmedebilir. Bu gibi sözlerin anlam açısından bir yansıması da Musashi Miyamoto’nun “bir kişiyi yenmenin yolu, bin kişiyi yenmek ile aynıdır” sözüdür. Demek ki kendimizi alt etmenin yolu ile bir rakibi veya düşmana alt etmenin yolu bir noktada aynıdır. Savaşmanın yolu ve kazanma arzusu kavrandığı sürece bunlar hayatın tüm bölümlerini etkileyen vasıflar haline gelirler. Peki ya kendimizi anlayıp fethederken aynı zamanda kendimizden veya bir veya tüm alanlardaki potansiyelimizden korkar mıyız? Korkmalı mıyız? Eğer korkarsak kendimize saygı mı duyarız yoksa kendimizi kısıtlamış mı oluruz? Bunların cevabını bilmenin tek yolu her an değişen ve gelişen kişiliğimizi sürekli olarak tanımlayabilecek ve bunu nötr veya zararlı döngülere girmekten uzaklaştırabilecek bir iradeye ulaşmak olabilir.