Köyler mahalle statüsüne dönüştürüldü. Köy tüzel kişiliğine ait taşınmazlar da bağlı bulundukları belediyelere devredildi.
Bundan hiçbir köylü hoşnut değil. Bu taşınmazlar içinde yer alan tarlaları ekip biçiyor, gelir sağlıyorlardı, ondan mahrum edildiler.

Rakip Becer
Bu değişimin mağdurlarından biri olan Buca’nın Kırklar Muhtarı Rakip Becer, “O zaman Köy Kanunu vardı. Sorumluluğumuz vardı. Ciddi kararlar alırdık ve bu kararlar, uygulamada daha belirleyici olurdu” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Bugün köylerin mahalleye dönüşmesi, tam anlamıyla bir gaflettir. Eskiden köy muhtarları, sorunları pratik olarak çözme imkanına ve gücüne sahiptiler. Köylü, köyüne sahip çıkar, gerekirse imece yapardı. Toprağına sahip çıkardı ve husumet de yaşanmazdı. Şimdi köylerimiz işgal altında. Tanımadığımız insanlar, araziler satın alıp çöküyorlar. Ormanlara biz sahip çıkıyorduk. Şimdi talan eden edene. Kısacası, köyü mahalleye dönüştüren akla ben şaşıyorum. Eskiden köyler, marka olabiliyordu. Şimdi böyle bir şansımız yok.”

İntibak sorunları çözülemiyor

Özellikle emeklileri yakından ilgilendiren intibak sorunları, yıllardır çözülmeden gündemdeki yerini koruyor.

Emekli maaşları arasındaki mantıksız büyük farklar, aslında bu sorunun çözülememesinden kaynaklanıyor. Özellikle 1987 öncesi ve 2000 sonrası emekli olanların mağdur edildiği bir düzen sürüp gidiyor.

Oysa bu intibak sorunları zamanında çözülmüş olsaydı ve maaşlar arasındaki anlamsız büyük farklar giderilseydi, adaletli bir tablo çıkardı ortaya.

İntibak, bir durumun güncelleştirilmesi, günün koşullarına uygun hale getirilmesi demek. Bu ülkede hala 14 bin lira emekli maaşı alanlar varsa; bunun sebebi de işte bu. Sağlıklı bir intibak yasasının çıkarılamaması ve emeklilerin sürekli avutularak mağdur edilmesi.

8 bin liraya erik

Turfanda erik bir süredir piyasada ve kilosu 8 bin liraya satılıyor.

Satıcı adam “Kapış kapış gidiyor” diyor.

Yani artık turfanda eriği sadece aş erenler değil herkes istiyor ve yiyor.

Bu, bize “sağlıklı bir” yaşam tarzı sunulmadığı izlenimi veriyor.

8 bin lira, asgari ücretin neredeyse üçte biri. 

Bunu gözden çıkarabilenlerin bulunduğu bir ülkenin kendini sorgulamasının zamanı değil midir?