Kani Beko, tanıdığım en donanımlı milletvekillerinden biri.

1953 Makedonya doğumlu olan Beko, 2013’te DİSK Genel başkanı oldu, 2018’de de CHP’den İzmir Milletvekili seçildi.

Hayatı mücadele ile, hizmet aşkı ile geçmiş bir politikacı. Şimdi milletvekili değil ama çok özel bir kimliği var. Onun deneyimlerinden faydalanmak isteyenler, etkinliklere davet etmek için adeta sıraya giriyor.

 Mütevazı kişiliği, enerjisi, olgunluğu, onu siyasette akıllardan silinmeyecek bir marka yaptı.

Beko

Kani Beko, siyasi çalışmalarındaki konuşmalarını, kanun tekliflerini ve bunun basındaki yansımalarını bir kitap haline getirdi. “Miras” adını verdiği bu kitaptan bir tane de bana armağan etti.

Bu vesileyle sohbet imkanı bulduk. Beko, artık marka milletvekili döneminin geçtiğini söylüyor ve bana İzmir milletvekillerinin isimlerini sayıp sayamayacağımı soruyor. Elbette “Hayır” diyorum. “Eğer hizmet etselerdi, hizmet aşkıyla dolu olsalardı, hepimiz onların isimlerini akılda tutardık. Geçti o günler” diye konuşuyor Beko.

Bu arada cumhurbaşkanlığı seçimi için CHP’nin erken davranmasını da eleştirerek şöyle diyor:

“Seçim ne zaman yapılacak, belli değil. Normali 2028. Bu acele niye? Erken davranmak aday olarak ismi geçenleri yıpratır. Kaldı ki, CHP’nin örgüt anketi ile yapması gereken vatandaş anketi arasında farklı sonuçlar çıkabilir. Anadolu’da Mansur Yavaş’ın rüzgarı çok güçlü. İmamoğlu,  örgütün seçeceği bir isim olsa da bu gerçek göz ardı edilirse ne olacak?”  

Bu arada Beko’nun “Miras” adlı 925 sayfalık kitabının, politikaya yeni atılacaklar için çok iyi bir rehber olacağına inandığımı belirtmek isterim.

Yaşasın akademik özgürlük

Dokuz Eylül Üniversitesi eski rektörü, şimdi Büyükelçi sıfatı bulunan Prof.Dr. Nükhet Hotar’ın; rektörlük sürecinde, öğretim üyelerine bilimsel bir baskı uyguladığını bu sütunlarda defalarca dile getirmiştim.

Üniversiteler, bilimde ne kadar çok araştırma yapar ve bu bilgileri paylaşırsa puanlarını o oranda artırırlar. Do kuz Eylül Üniversitesi gibi, köklü ve öncü bir öğretim kompleksinde her biri bir birinden değerli öğretim üyelerinin bilimsel çalışmalarını paylaşamamaları, sonuçta bu büyük kuruma da zarar verdi.

Özellikle Hotar, CHP’li belediyelerle ortak çalışma yapılmasını en yakınındaki belediyelere resmi yazı gönderek yasaklamıştı. Oysa belediyeler, üniversitelerle el ele vererek çalıştıklarında sorumlu oldukları bölgelere önemli hizmetler sunuyor. Nükhet Hoca, bunu engelleyerek bir anlamda sınıfta kaldı.

Yeni Rektör Prof. Dr. Bayram yılmaz, bu konuda son derece demokratik bir politika izliyor. Öğretim üyelerini kısıtlama yerine teşvik yolunu seçerek gönülleri fethediyor. Sadece son iki ayda Dokuz Eylül’ün dört profesörünün ayrı ayrı sundukları deprem, aşk, mübadele ve yapay zeka konusundaki sunumlarını izledim, hayran kaldım. Onlarla ve üniversitemizle gurur duydum.

Buna ben ‘Akademik özgürlük’ diyorum ve bu özgürlüğün; Türkiye’nin her alanda yücelmesinde bir merdiven olduğunu düşünüyorum.

Bize de bir tane lazım

Adı Keizo Takemi.

Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanı.

Yani refahın zirvesinde yaşayan bir ülkede bile Refah Bakanı olabiliyor.

Bu modeli acilen sahiplenmeli ve Türkiye’de de bir Refah Bakanlığı kurmalıyız.

Böyle bir bakanlığın aşısı tutar mı, sonrasında başarılı olur mu bilemeyiz ama denemekte yarar var.

Sağlık ve çalışma gibi iki önemli ögenin; refaha katkısı da olursa keyfimize diyecek olmaz.