Artık hepimiz farkındayız: iklim değişikliği bir “gelecek” meselesi değil, bugünün gerçeği. Ve Avrupa Birliği bu konuda “ben lider olacağım” diyerek iddialı bir hedef koydu ortaya: 2050’ye kadar net sıfır karbon emisyonu. Kulağa çok güzel geliyor ama insan ister istemez şunu soruyor: Bu işin ekonomik faturası ne olacak? Kazanç mı sağlanacak, yoksa Avrupa kendi sanayisini baltalayacak mı? Aslında mesele sadece çevre değil, ekonomik modelin yeniden yazılması.

Avrupa, fosil yakıtı bırakmakta ciddi. Kömürü, petrolü, doğalgazı yavaş yavaş rafa kaldırıyor. Yerine rüzgâr, güneş, hidrojen gibi temiz enerji kaynakları geliyor. Bu sadece doğaya iyi gelmiyor; enerji ithalatını da azaltıyor. 2022’de yaşanan enerji krizini hatırlayın… Avrupa, Rus gazına bu kadar bağımlı olmasaydı o kadar sarsılmazdı.

Yeni sistemde AB kendi elektriğini kendisi üretecek, daha ucuza ve daha istikrarlı bir şekilde. Orta vadede, enerji faturalarının düşmesi bekleniyor. Ama ilk yıllar biraz sancılı olabilir; yatırımlar büyük çünkü.

Avrupa’nın sokaklarında artık elektrikli araçlar hızla çoğalıyor. AB, 2035’ten sonra içten yanmalı motorlu araba satılmasını istemiyor. Yani benzinli, dizel araçlara elveda! Bu durum otomotiv sektörünü derinden etkiliyor. Bazı fabrikalar kapanıyor, bazıları dönüşüyor. Bu da iş gücünü etkiliyor tabii. Ama yeni işler de geliyor: batarya teknisyenleri, yazılım mühendisleri, elektrikli araç tamircileri gibi yeni meslekler gündemde.

Sanayi tarafında da işler karışık. Çelik, çimento, kimya gibi karbon yoğun sektörler ciddi baskı altında. AB diyor ki: "Kirletiyorsan, bedelini öde." Bu da karbon vergileriyle mümkün oluyor. Bir yandan da karbon kaçağını önlemek için dışarıdan gelen “kirli” ürünlere ek vergiler getiriliyor. Yani hem çevre korunuyor, hem Avrupa sanayicisi dış rekabete ezdirilmiyor.

Büyük şirketlerin bu değişime ayak uydurması nispeten kolay. AR-GE’ye bütçe ayırıyorlar, danışman tutuyorlar, yatırım alıyorlar. Ama KOBİ’ler için işler daha zor. Çoğu zaman bu işletmelerin iklimle ilgili raporlama yapacak ne vakti var ne de personeli. O yüzden Avrupa Birliği onlara özel destek programları sunmaya başladı. Krediler, eğitimler, danışmanlıklar… Yeter ki KOBİ’ler bu dönüşümün dışında kalmasın.

Ama burada bir uyarı da yapalım: Eğer bu destekler adil şekilde ulaşmazsa, bazı küçük işletmeler bu yükün altında kalabilir. Dönüşüm tamam ama kimseyi geride bırakmadan...

Evet, yatırım lazım. Üstelik az buz da değil: Yılda yüz milyarlarca euro… Ama bu iş sadece para harcamak değil, uzun vadede para kazanmak. Örneğin, temiz hava sayesinde sağlık harcamaları azalıyor. Ya da iklim felaketlerinin ekonomik zararları önleniyor. Bugün selden, kuraklıktan milyarlar kaybediliyor. Yarın bu riskler azaldığında cebimize kalacak.

Avrupa net sıfır hedefiyle aslında bir risk alıyor ama aynı zamanda büyük bir fırsata da oynuyor. Bu işin sonunda daha temiz, daha dayanıklı ve daha bağımsız bir ekonomi var. Kolay olmayacak, evet. Ama dünyadaki büyük değişimler hiçbir zaman kolay olmamıştır.