İzmir Devlet Tiyatrosu’nun 2024-2025 sezonu oldukça iddialı oyunlarla başladı. Geçtiğimiz sezonun en beğenilen oyunlarının yinelendiği ve yeni oyunların da eklendiği repertuarları oldukça geniş. Oyunlar iddialı olunca seyircinin ilgisi de elbette yüksek oluyor. Geçtiğimiz yıl da her temsili neredeyse kapalı gişe oynanan ‘Majestik’ oyunu, izleyenlerin beğenisini toplarken, hikayesiyle de oldukça kalbe dokunan bir oyun oldu. 

Peter Quilter’ın kaleminden çıkan Majestik, Nazlı Gözde Yolcu’nun çevirisiyle ve Metin Arslan’ın uyarlama ve yönetmenliğiyle birleşince oldukça keyifli 2 perde izlemenizi sağlıyor. Oyunun karakterleri ise İzmir Devlet Tiyatrosu’nun yetenekli oyuncularıyla hayat buluyor. Majestik’in karakterlerinden Nurten’i Pelin Tozkoparan, Şebnem’i Elif Özdemir, Gülistan’ı Şerife Ünsal Şenel, Betül’ü Fulya Atatoprak, Arzu’yu İrem Ölmez Yurdakul ve Yağmur Candemir, Kemal’i Salih Köküz ve Serap’ı ise Aşkım Tuncer canlandırıyor. 

Dilek Köşe Foto (1) (1)-1

Majestik’in hikayesi ise şöyle; geçirdiği kalp krizi sonucu hastaneye kaldırılan Hikmet Bey yoğun bakıma girmeden önce kızı Şebnem'e bir vasiyette bulunuyor. Yıllarını verdiği Majestik Tiyatrosu’nun eski görkemine kavuşup yeniden açılmasını istiyor. Bunun için de bu tiyatroyu seven ve emeği geçen beş kadına emanet ediyor. Onların el ele verip işbirliği yapmalarını istiyor. Birbirinden farklı bu beş kadın Majestik Tiyatrosu’nu yeniden açmak için birçok maceraya katılıyor. Hikmet Bey’in bu 5 kadından tiyatrosunu ayağa kaldırmalarını istemesinin ise bir nedeni var. Nurten Hikmet Bey’in eski eşi, Şebnem kızı, Gülistan kız kardeşi, Betül annesi, Arzu ise yeni eşi. Yani Hikmet Bey’in hayatına dokunan 5 önemli ve güvendiği kadın. Dolayısıyla ortaya bir cümbüş çıkmaması elbette imkansız. 

Oyun hakkında benim düşüncelerime gelecek olursak; bana göre ilk perde biraz durağan gidiyor. Ayrıca konuşmaların bazıları olmasa oyunun gidişatında bir kayıp yaşanmaz. Özellikle Şebnem karakterinin oyunun ilk perdesindeki bazı replikleri süreyi doldurmak adına kullanılmış gibi. Ancak seyir zevki olarak bir şey kaybedilmiş değil. Diğer yandan oyunu ayakta tutan iki karakter var. Bunlar; Gülistan ve Betül. Oldukça komik, oldukça hayranlık uyandırıcı bir performans sahnelediler. Nurten karakteri ise oyunun son bölümündeki taklitleri ile son golü attı diyebilirim. Şebnem düz bir karakterdi. Pek derinliği ve alt metni olan bir karakter değildi. Arzu ise ikinci eşte alıştığımız karakterlerden çok farklıydı. Yaşça ilk eşten küçük gösterilse de ve kendine bakan bir kadın olsa da, oldukça anlayışlı, olayları sineye çeken ve hayata pozitif bakan bir karakter olarak şaşırttı diyebiliriz. 

Dilek Köşe Foto (2) (1)

Oyunun müzikleri, dekoru ve ışıklara gelecek olursak ise, hepsi muazzamdı. Oyun boyunca Sezen Aksu’nun en güzel şarkılarının kullanılması, oyuna bir enerji ve güzel bir hava kattı. Oyun boyunca Sezen’i duymamızın nedeni ise Majestik Tiyatrosu’nun açılışına Sezen Aksu’nun geleceğinin sanılması ancak Sezen’in gelmemesi ile Nurten’in bir anda Sezen oluverişi… Ah o Nurten yok mu o Nurten… İkinci perdenin son demlerinde resmen Sezen Aksu’yu izledik. Bu kadar güzel Sezen rolü yapan birini daha önce izlememiştim. Pelin Tozkoparan bu işi arşa çıkardı. Nurten’in dışındaki diğer 4 kadın ise ‘Altın Kızlar’ olarak çok güzel bir dans performansı sergiledi. 

Tiyatro izlemek bana çok iyi gelen bir aktivite. Majestik ise oyuncuların bu performansları ile bana oldukça keyifli ve defalarca izlemek isteyeceğim bir oyun verdi. Bu deneyimi yaşadığım için çok mutluyum. Bu oyun bize, alışılagelmiş yeni-eski eş dramasının her zaman aynı şekilde ilerlemek zorunda olmadığını, kadınların birlikte çok büyük ve çok güzel işler başarabileceklerini anlattı. Ve sevgili kadın okurlarım, mevcut dünyada kadın olmanın ne kadar zor olduğunu bir kenara bırakırsak, bizim için mükemmel bir şeye sahibiz, Majestik’de de söylenilen gibi, “Kız neşesine.” Lütfen neşenizi hiç kaybetmeyin ve o zaman hep birlikte, “O zaman şarkı söylemek lazım avaz avaz!”