Tango sanatçısı Celal İnce, 1954 yılında doldurduğu “Dostluk Şarkısı” plağında şöyle diyordu:

“Amerika Amerika 

Türkler Dünya durdukça

Beraberdir seninle

Hürriyet savaşında…”

Bu plak, plastik bir malzeme kullanılarak basılmış, İzmir Fuarı’nda bedava dağıtılmıştı.

'Dostluk Şarkısı' Plağı

O plağı dinledikçe biz, Amerika’yı gerçek bir dost ve müttefik sanıyorduk.

Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ı Amerika ziyaretinde Başkan Eisenhower, havaalanında karşılamıştı. Bu küçük detayı referans bildik ve bir rüya aleminde yaşadık yıllarca.

Çok değil 10 yıl sonra gerçek anlaşıldı. Aydın Erten’lerin, Süleyman Genç’lerin başlattığı o savaşta Atatürk’ün tartışmaz liderliğinin egemen olduğunu görseydik, geç anlaşılmaktan kaynaklanan bir tabloyu yaşamazdık.

Celal İnce

Amerika, emperyalizmin bize yansıyan ilk örneğiymiş meğer.

Kutuplaşan dünyada demir perde ülkesi bellediğimiz Sovyetler Birliği ile ilgili önyargılar ve de sonra yaşananlar perdenin giderek açılmasını sağladı.

Yıllar içinde gördük ki Amerika dost olunacak bir ülke değil.

Dünya da aynı şeyi gördü. İkinci Dünya Savaşında Amerika 1.5 milyon Filipinli’yi öldürdü. Kore’de, Küba’da, Afganistan’da, Irak’ta, Somali’de, Vietnam’da sadece katliam yaptı. 

Ona kim karşı çıkmışsa defterini dürdü.

Emperyalizmin bu çirkin yüzü, bugün ne yazık ki dünyanın kaderini elinde tutuyor. Ona dokunanı yakıyor. Uyguladığı en küçük ambargo, o ülkenin dengelerini bozuyor.

Kıbrıs Çıkarması, haşhaş ekimi krizi, rahip krizi, Türkiye’nin Amerika karşısında boyunun ölçüsünü aldığı örneklerdir.

Yani hiçbir şey; Celal İnce’nin o şarkıda söylediği gibi gitmiyor.

Dünyaya demokrasi dersi verirken kendi demokrat olmayan, yıllarca kızılderilileri asimile eden, zencilere azap çektiren bir ülkenin “Hürriyet savaşı” diye bir derdi yoktur.

Sadece çıkarı vardır. O da onu korumaktadır.

Futbola bir bakış daha

Futbolun, sadece forma renginden, takım teşkilinden, frikikten, penaltıdan, faulden, kornerden ve kaleye giren golden ibaret olmadığı zaten malum.

Futbol, ne yazık ki şiddetin egemen olduğu bir spor dalı haline geldi. 

Üçüncü dünya ülkelerinde futbol, hep gergin yaşanıyordu ve hatırlayın 1970 FİFA Dünya Kupası elemelerinde El Salvador ile Honduras, üçüncü maç sonrası birbirine girdi ve dünya tarihine “Futbol Savaşı” olarak geçecek olayda 100 saat süreyle savaştılar. Hem de top tüfek.

Bu savaşta 2100 kişi öldü, 10 bin kişi yaralandı.

572411 1694248817

Futbol tarihi, öldürülen futbolcularla dolu:

Alberto Galateo, Alfredo Fachero, Amerika maçında kendi kalesine gol attığı için daha sonra bir barda öldürülen Kolombiyalı milli futbolcu Andres Escobar, Arnold Peralta, Rodrigo Espindola,  Josef Klotz, Luts Eigendorf, Lebohang ve Senzo Meyiwa… Hepsi centilmenliğin rafa kaldırıldığı o anlarda canlarından oldular.

Evet, centilmenlik diyoruz. Metin’in, Lefter’in, İzmir’e gelelim Göztepeli Gürsel’in, Ertan’ın sunduğu, onlarla özdeşleşen centilmenliği niye yok ettik.? Futbolu, niye sadece birbiriyle çekişen sabah programlarındaki konuklara çevirdik?

Her maç sonrası hakeme tepki, futbolculara tepki, teknik direktöre tepki, karşı takıma tepki.

Otobüs taşlamalar, yuhalamalar, tehditler…

Paranın, şöhretin, gücün bu güzelim sporu bu hale getirmeye ne hakkı var ki?

Garip ama gerçek

Devlet, bir süredir, emekliliği teşvik eden bir politika izliyor.

Mesela, bu yıl emekli olacak kişi, bir yıl sonra emekli olacaksa yüzde 30 daha fazla emekli maaşı alacak.

Hani şu geleneksel, çok  çalışma günü, çok prim teorisi artık geçerli değil.

Bunu ben, 1980’li yıllarda insanların 30-40 yaşlarında emekli olmalarına benzettim.

Sosyal güvenlik sistemini aslında zarara uğratan bu uygulamanın benzerini bugün görmek çok şaşırtıcı. 

Gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı bizden çok yüksek. Sağlık kontrolünden geçir, çalışabilecek durumdaysa çalıştır.

Bu kadar basit. 

İBRAHİM ORMANCI

Vejetaryenlerin kalpten ölme riski % 42 daha düşükmüş. Evleneceğiniz kızın annesinin etobur olmasına dikkat edin yani!

***

O kadar çalışıp didindim. SEMERE'sini alamadım. Üstüme vurdukları SEMER'ler de cabası!

***

Yarim sosyal medyayı mesken mi tuttun aman/Gördün güzelleri, beni unuttun yar yar…

***

Biz Türk'ler; memleketimizin güzide kentlerini Paris'e benzetemeyiz. Ama; Paris'e gitsek Paris'i kendimize benzetiriz billahi!