Günümüzde bazı sanatçıların sahne fiyatları dudak uçuklatıcı  düzeyde.

Ajda Pekkan’ı 20 bin liradan aşağı izleyemezsiniz. Tarkan, Cem Yılmaz, Hande Yener gibi süper starların biletleri el yakıyor.

Böyle konserlere ailece gittiğinizde ödediğiniz para, orta halli bir aileyi iki ay geçindirir.

İstanbul’a Mario Frangoulis diye bir sanatçı gelmiş. Bizim kuşak pek tanımaz ama onu locadan dinleyenler 5 bin lira ödüyor. Yine bizim kuşağa uzak bir isim Alessandro Safina’yı dinlemenin fiyatı 4 bin 70 lira.

O yüzden artık; ünlü isimleri doğrudan izleyip dinlemek her baba yiğidin harcı değil. Biz ki Zeki Müren, Emel Sayın, Barış Manço ve daha nicelerini, az önce emsalleri olarak saydığımız isimlerin aksine  “harçlık” düzeyinde paralarla dinleyip izleme şansını yakalamış bir kuşağız.

Hele yılbaşı ise, dini bayram ise sormayın gitsin.

Yilbasi Konser.jpg

Bu sektörün zirve yapmasındaki en önemli etken, gazino kültürünün yok edilmesidir. Gazino, halk için ekonomik, sanatçı için karlı bir kültürdü. Sürüm vardı ve arz da talep de çoktu. Piyasa sıkışık değildi. Sanatçıların sığınağı olan Youtube yoktu.

En önemlisi, ego bu kadar yüksek değildi. Zeki Müren’in menajeri Tikofiş Şirketi’ydi ve Sanat Güneşi İzmir’e geldiğinde arkasına takılmazdı. Koruma ordusu, lüks istekler konu edilmezdi bile.

Bazıları var; yılda dört defa sahne alsalar ona yetiyor.

Halkla bütünleşmeyi pek önemsemiyorlar, o meşhur egolarını koruyorlar ve aldıkları paranın “asgari ücrete eşit” olmasını da pek takmıyorlar.

Yeni nesil mafyacılık

Mafya, gelişmiş ya da geri kalmış; bütün ülkelerin en büyük belasıdır.

Türkiye, özellikle 1960’lı yıllardan başlayarak yaklaşık 40 yıl mafya örgütlerinden çok çekti. Özal döneminde palazlanan bu örgütler, ortalığı talan ettiler.

Mafya, devletin de içine sinen bir örgütlenme biçimi olduğu için kolayca koparılamadığından bunlarla mücadele hep güdük kaldı.

AK Parti, 2000’li yıllarda mafya örgütleriyle, daha doğrusu iyice palazlanmış olanlarıyla büyük ölçüde başa çıktı ama günümüze baktığımızda görüyoruz ki, ‘Yeni nesil’ bir mafya türü ortaya çıkmış.

Meteliğe kurşun atan bir grup maceraperest genç, kendilerine garip adlar takarak ortaya çıkıyor, haraç topluyorlar. Adam kaçırıyorlar, mekan kurşunluyorlar, birilerini satın alıyorlar ve ortada fink atıyorlar. Çakıcı, Ali Yasak, Dündar Kılıç, Sedat Peker, Kürşat Yılmaz gibi geçmişte yıldızı parlayan mafya liderleri gibi bir liderleri yok ama bunu biraz da avantaja döndürerek çok işler yapıyorlar.

Bunların başını ezmek, geçmiş günleri geri getirmemek devletin ödevidir. Daltonlar, Amigolar, Kartallar, Cangolar, bugün birer yeni nesil mafya örgütü sayılabilir. O başlar ezilmezse, yarın yine bu ülkeye bela olurlar, kafamızı vuracak duvar ararız.

2025’ten ne bekleyebiliriz?

Bugün 2024’ün son günü. Geriye dönüp baktığımızda ne kötü bir yıl geçirdiğimizi görüyor ve hayıflanıyoruz. 

Yarın, yeni yıla umutlarla gireceğimiz 2025’in bize de pek umut sunmayacağı şimdiden belli. 

2024’ün, bu yeni yıla sarkan sorunlarını çözmek için 365 gün çok az. Umut, çare olsa ne güzel. 

Ama değil. 

Yine de iyi yıllar…

İBRAHİM ORMANCI

Baharı bekleyen kumrular gibi, atama bekliyor gençlerimiz artık!

***

Bankalar tuvalet kağıdı almak için tüketici kredisi verebilir mi acaba?

***

Eskiden sadece AKLA ZİYAN şeyler oluyordu. Şimdi HALKA ZİYAN şeyler oluyor ülkemizde!

***

Yapay zekaya  ''10 bin lira emekli maaşıyla nasıl geçinilir Türkiye'de?'' diye sordum. Aradan bir hafta geçti. Hala yanıt bekliyorum!