Türkiye’nin ilk mekanik süpürgesi, 1960’lı yıllarda bir ara Göztepe Kulübü Başkanlığı da yapan sanayici Tacettin Hiçyılmaz tarafından üretilerek piyasaya sürüldü.
“Gırgır giren eve dırdır girmez” sloganıyla dönemin çok ünlü komedi sanatçısı Muzaffer Hepgüler, bu sevimli süpürgenin hemen her eve girmesini sağlamıştı.
Mekanik süpürge kullanımı 1700’lü yıllara uzansa da Hiçyılmaz, ürettiği modeli o yıllarda Milliyetçi Çin’deki (Tayvan) bir sanayiciden almıştı. Ürün ucuzdu ve pratikti. Temin edilmesi de çok kolaydı bu yüzden.
Böylece Tacettin Bey, o yıllarda İzmir’in en önde gelen sanayicileri arasında yer aldı. Ancak Çeşme’de konuşlanan bir siyasi tröst, onu bir türlü içine alamadı. Özellikle Selçuk Yaşar’la ters düştüğü konular vardı. 1979’a kadar her yıl İzmir’de en çok vergiyi Selçuk Bey ödüyordu.
Yakın dostum olan Tacettin Hiçyılmaz, bir sabah gazeteye geldi ve “Bu yıl vergi rekortmeni ben olacağım” dedi.
Selçuk Bey, 11 milyon lira vergi ödeyerek rekortmenliğini koruyacaktı, o, muhasebecisine verdiği talimatla 11 milyon lira ödedi ve birinciliği ele geçirdi. Ancak o yıl EBSO, kendisine hak ettiği halde bu ödülü vermedi.
Çeşme’de uzun süre yatalak yaşayan Hiçyılmaz, 2013 yılında vefat etti. Eşi Meriç Hanım’ın anlatıp benim kaleme aldığım “İzmir’in Büyümeyen Kızı” adlı kitapta bu efsane sanayicinin müthiş yaşamını gözlemlemek mümkün.
Bu süreçte tabii Gırgır, dinlenmeye geçti. Oğlu Orkun Hiçyılmaz, üretimi devam ettiremedi. Gaziemir’deki fabrika satıldı. Ama patent onun ve iki kız kardeşinin üzerindeydi. Bu patentin de satıldığını öğrendim. Gırgır, yeni sahipleri tarafından hem mekanik, hem de elektronik olarak üretilecek ve “Evlere dırdır girmeyecek.”
Siyasete bulaşmak
Siyaset, bizde taa Cumhuriyet’ten bu yana hep “Tu kaka” olarak bilinmiştir.
Akbaba başta olmak üzere eski mizah dergilerine bir bakın, siyasetçi, göbekli, itici, çirkin bir figür olarak karşımıza çıkar.
Siyasetin, temelde bir hizmet sektörü olduğu gerçeğini kabul edememe yönünde bize telkinler o kadar çok olmuştur ki, ister istemez teslim bayrağını çekmişiz.
Bu telkinlerin malzemesi, ne yazık ki hep kötü örnekler olmuştur. Türk siyaseti, Atatürk’ten sonra hep sıkıntı yaşamış ve bu kötü örnekleriyle Türk halkını üzmüş, kırmıştır.
Bugün “Siyasete bulaşmak” diye üretilen bir terim, bu tarihsel gerçeğin ta kendisidir. Bir zamanlar, belediye meclisleri kentin en seçkin isimlerinden oluşurdu. Şimdi, en iyi kulis yapanlar meclis üyesi. Kimsede bunu önleyecek bir güç yok.
Onun için liyakat ve kalite gibi kavramları taşıyan kişiler, siyasete girmiyor. Girmeyince ortaya böyle bir tablo çıkıyor.
Partilerin, zaman zaman açtıkları siyaset okullarında liyakatın esas alındığı bir temel üzerinde siyasetçiler yetiştirme hedefi ne yazık ki, o kulis yapanlarca engel konularak gerçekleşemiyor.
Bugün var olanlar, yarın da olacaktır ve asla önlenemeyecektir.
Kedilere dikkat!
Kış geldi, havalar yavaş yavaş soğumaya başladı.
Bu havalarda sokak kedilerinin en büyük sığınağı, kontağı yeni kapanmış, motoru sıcak alanlardır. Bir şekilde kaportanın altına sığınır, ısınmaya çalışır. Bazen çıkamaz burada kalır, bazen de sürücü aracı kısa süre yeniden çalıştırdığında paniklerler. Bu yetmez, motorun çalışmasına engel olurlar. Bu yetmez, sonuçta canlarından olurlar.
Aman dikkat.
Aracınızı çalıştırmadan önce motor kapağını açıp bir kontrol edin. Bu sevimli yaramazlara fırsat vermeyin.
İBRAHİM ORMANCI
Demokrasilerde çareler de tükenmiyor, çaresizler de kardeşim!
***
Karagözlüm efkarlanma gül gayrı. Yeni yılda zamlı emekli maaşımı alır almaz ordayım!
***
Eskiden anneler çocuklarını umacılarla korkuturdu, şimdi ev sahipleriyle!
***
Kırk yıllık Kani. Kadına şiddetten uzak dur. Olma cani!