Türk televizyonlarında yerli diziler 120 - 140 dakika barajını zorlamaya başladı. Neredeyse 10 yıldır, 2 saaten az süren bir bölüm görmek mümkün değil. Özeti, reklamı, reklam sonrası beş dakika yeniden oynatımı derken diziyi izleyecek kişinin ekran başında en az 4 saatini geçirmesi gerekiyor. Peki neyi izlemek için: 3 planla çekilen sahnelerde içi boş senaryoların temsilini izlemek için...
Bu dizilere eleştiri yaparken, yazandan oynayana, çekenden emekçisine; kimseyi hedef göstermiyorum. Bir dönem boykotlar yapıldı, karşı gelindi ancak her sektörde olduğu gibi, para sonucu belirledi. Her hafta 140 dakika süren bir diziyi çekmek için herkes insanüstü bir çaba göstermek zorunda. Ancak günün sonunda bu insanüstü çaba ortaya elle tutulur, dişe dokunur ve izlemeye değer bir içerik sunmuyor. Reklamverenlerin isteği, prime-time'ın uzatılıp tek içerikle doldurulması vs. derken artık içeriğin niteliğinden ziyade niteliği değer görüyor ve uzun bir süre böyle devam edecek gibi duruyor. Bu 2 saatlik işkencelere altenatif olarak dijital platformların ülkemizde yaygınlaşıp kendi yapımlarını oluşturması, ilk yıllarında çölde vaha tadı veriyordu.
BluTV'de yayınlanan Masum dizisi, sorunlarına rağmen müthiş bir başlangıçtı, bir iki yıl sonra yeniden aç izle denebilecek kalitedeydi. Seren Yüce ve Berkun Oya işbirliği, pek çok iştahı kabartmıştı ve galiba dijitalde kaliteli işler görülecek hissiyatı yaratmıştı. Herkesin dijitale fikirleri vardı, en kalburüstü oyuncular, gidip 2 ayda çekilebilecek dizilerde oynamaya hazırdı, proje tasarımları uçsuz bucaksız imkanla tanışmıştı. Dijital platform filmleri, dizilerde olduğu kadar iyi gitmedi tabii, kadrolu yönetmenler, kadrolu senaristler, kadrolu oyuncular derken, hep aynı isimlerin dahil olduğu projeler dizilere de sirayet etti. Bir de düşük bütçeli projelere yüksek fiyatlı oyuncuları dahil ederek, yine aynı hataya düşüldü: İçerik değil oyuncu satar. Dar projeksiyonda başarılı bir bakış açısı olsa da bugüne gelindiğinde kimsenin bir daha yüzüne bakmadığı içerikler çöplüğü olmaya başladı.
Özellikle son bir-iki yılda dijital platformlarda bir iş tuttuysa sündürülmeye başlarken diğer yandan da yeni içerikler için 'en marjinal içerik benim' kaygısıyla iş yapılmaya başlandı. Elbette bu işlere verilen emekler çok değerlidir ama yayına verilen işler tamamen dikkat çekmek için yapılıyor. En cesur sahneleri çeken dizi en çok izlenen platformu yaratmaz. Zaten dijital platformların mantığına ters olan her hafta bir bölüm yayınlama fikri, ancak para ödeyen kullanıcının ikinci ay da ödeme yapmasını sağlamaya çalışan çıkarcılar tarafından uygulanabilirdi. Milyonlarca dolar bütçelerle dizi yapan HBO, Netflix, Amazon, Hulu gibi platformlar bile en büyük dizilerinin sezonlarını bir seferde yayına verebiliyorsa, neden bu ülkede yaşayan insanların aklıyla alay ediliyor. Televizyon kanallarının başına gelen çok yakında platformların da başına gelecek... Oyuncu olmayan ama ünlü olanlara verilen paralar, tanıtım için ödenen büyük bütçeler yapım aşamasında kullanılsa daha iyi içerikler ortaya çıkmaz mı?
3 planlık dizileri değil, sanat yönetmenliğiyle 'vay be' dedirten, görüntü yönetmenini merak ettiren, senaristin diğer yazdıklarını da izleyelim diye düşündürten içerikler artmazsa yarın elinizde koca bir çöplük kalacak. HBO dizileri hala orada, dönüp gerekirse 3. kez izlenir ama daha çok keyif verir...
Ezcümle; dişe dokunur iş yapmaktansa güncel olaylara dokunup ellerini temiz bırakan diziler devam ettiği sürece kamusal yüzeyselliği artırmaktan başka bir sonuç ortaya konulamaz.