Zor
Efe Çapman
'
Niccolo Machiavelli, Prens isimli kitabında «İnsanlar zorlukla karşılaşacaklarını bildikleri girişimlerden her zaman çekinirler» sözünü kullanır.
Çevremize ve kendimize baktığımızda bu durumun çoğu kez doğru olduğunu görürüz, ancak bunun nedeni nedir? Peki ama neden zorluktan kaçarız? Kimileri zorluktan kaçmanın canlılarda mental ve fiziksel enerjiyi mümkün olduğunca az kullanıp hayati risklere karşı saklama içgüdüsü olduğunu söyleyebilir; canlı, olay ve birçok faktöre göre bu doğru da olabilir. Kimilerine göre zorluk diye bir şey yoktur: iyi ve kötü, güzel ve çirkin gibi zıtlaştırılmış, ancak bilinçaltı ve öznel kaynaklardan başka dayanağı olmayan kavramlar gibi zorluk ve kolaylık ilişkisi de yoktan var edilmiştir. Belki de bazı insanlar için bu kavram yoktur. Kimi için ise hayatta kalmak zordur. Bazı şeyleri ilk defa yapmak bize “zor” gelir, bazı şeyleri ise yapmayı sürdürmek. Bazen ise uğraşıp güçlükten alışkanlığa çevirdiğimiz şeylerin bir anda tekrar başa dönülmüş gibi hissettirmesi bize zor gelir: efor, zaman ve fedakârlık birbirine karışır ve gündelik hayat ortaya çıkar. Kimine göre onun «düzenini» bozan şeyler zordur: başka bir deyişle: değişim tek değişmeyen kavram olsa da alışkanlığın doğası insanı çeker; kimi birey bunda kolaylık, kimi dinginlik ve kimi ise güç bulur. Rutinler bazen ritüele dönüşür ancak bu bel bağlanan bir şey haline gelirse yokluğunun etkisi hissedilir.
Önceki yazılarımda değindiğim doğal saflıktan ve sadelikten gelen ayak uydurma becerisi bu gibi durumları nötralize eder. Musashi’nin üzerinde temrin edilmesi gerektiğine değinerek bahsettiği «Savaşçının yolu ölümü kararlılıkla kabulleniştir.» sözü birçok şekilde yorumlanabilir olsa dahi şu ana dek bahsettiğimiz koşul ve durumlar bütününü anlamlandırabilir. Her gün ölmek ve her gün ölmeyi kabul etmek her günü yaşamayı gerektirir: O günün idmanları, işleri, çalışmaları ve kazalarıyla yorgun düşüp, aynı gün içinde eğer ki, zihnen ve bedenen daha optimal bir durumda olsaydın kaçabileceğin veya kaçınabileceğin bir şeye kurban gidebilirsin, ancak eğer böyle bir durumun yaşanacağına sığınarak her gün kendini bir koza içinde saklarsan ruhu hapsetmiş olur ve soyut bir günü yaşamadan ölmüş olursun. Lakin insanın bilinçaltı ne kadar eğitimli olursa olsun, hayatta kalmak için gereken gücü bazı şeylerden ödün vermek zorunda kalsa bile deposunda bulundurur ama buna güvenmek bu fenomeni anlamsız kılarak çıkmaz bir ikileme sebep olur. Epiktetus “Karşılaşacağın sınavlar sana gücünü tanıtacaktır” sözüyle sıkıntıya kararlıca gitmenin bize yeni kapılar açabileceğinden bahseder. Başka bir deyişle «Cesurlar bir gün ölür, korkaklar ise her gün» sözü kısmen konumuza uygundur. Musashi’nin öğüdü stoa felsefesinin bazı yönlerine de benzetilebilir. Seneca öğütlerinde “Yanıldığımız bir nokta var: Sanıyoruz ki, ölüm önümüzdedir; oysa ölümün büyük kısmı şimdiden göçüp gitmiştir. Hayatımızın geride kalan kısmını ölüm ele geçirmiştir” ve ayrıca “Bazı şeyler zor olduğu için onlardan kaçınmayız; bu şeyler onlardan kaçındığımız için zordur” der.
Bunların ışığında çıkarabileceğimiz genel fikir ise, hayatımızdaki şeyleri sınıflandırmaya çalışan; ön yargı, rahatlık veya korku salan kavramları unutup dillerin etkilerinden, insanların yargılarından kopup var olana ve kendimize odaklanmaktır.
Yorumlar