İstanbul Esenyurt’ta vatandaşlar açık bir rögar kapağının altında kaçak olduğu düşünülen bir göçmeni üzerini değiştirirken buldu. Gündeme oturan olay aklıma şunu getirdi;
“Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı…
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda' “
İstiklal Marşımızda geçen bu dizeleri ne zaman okusam tüylerim diken diken olur. Tarihimizle hep gurur duydum. Biliyorum ki, yine olsa yine kanımızın son damlasına kadar vatanımız için savaşırız.
Şair "Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda'' dizesinde, bu ülkenin bağımsızlığı için, çok fazla kişinin canını feda edip şehitlik mertebesine ulaştığını ifade etmiştir.
Ancak ne yazıktır ki insanlar vatanlarından kaçıp bir rögar kapağında yaşamak zorunda kalabiliyor. Bu kişi ne yaşadı bilmiyorum, bilmediğim için de yorum yapmak istemiyorum ancak insanın içi sızlıyor. Afganistan'dan geldiği belirtilen kaçak göçmene bir yanım üzülürken bir yanım anlam veremiyor.  Tıpkı Suriye’den göç etmek zorunda kalanlar gibi. Suriye savaşı ile ilgili orada kalıp mücadeleye devam edenlerin çekmiş olduğu belgesel bu ikilemi yaşamama sebep oluyor.
Waad Al-Kateab, 18 yaşında üniversite eğitimi için gittiği Suriye'nin Halep şehrinde kendini iç savaşın ortasında buldu.  Yıllarca kamerası ile yaşanılanları çekti.. “For Sama”, savaşın etkisini bir kadının bakış açısıyla gözler önüne seriyor. Suriye'nin Halep ayaklanmasına şahit olan bir kadın, bu süreçte yaşadıklarını kızına anlatıyor. Bu beş yıllık süreçte âşık olan, evlenen, kızı Sama'yı dünyaya getiren kadın, aynı zamanda birçok acıya da şahit oluyor.
“Tarihimi ülkemi kaybetmek istemedim” diyen Al-Kateab çocuğunu savaş şartları içerisinde dünyaya getirdi. Ve yaşanılanları belgesel haline getirerek kızı Sema’ya hediye etti. Sema için belgeseli gerçek savaşı ve ülkesi için mücadele edenleri tüm çıplaklığı ile bizlere gösterirken birçok ta ödül kazandı. Suriye dramını gerçek görüntülerle görmek isteyen herkes izlemeli bu belgeseli.
Yönetmen Waad Al-Kateab : "Bu çekimleri yaparken kim olduğumuzu ve neden mücadele ettiğimizi kaydetmek, neler olduğunu göstermek istedim. Bugün hala Suriyeliler kamplarda, farklı ülkelere dağılmış durumda. Bizim evimiz, tarihimiz, ülkemiz vardı, onu terk etmek istemedik. Neler olduğunu hatırlatmak önemli."
“Beni affedecek misin?” kişinin kendine soracağı en nemli sorulardan biridir. Seninle ilgili böyle düşündüğüm, sana böyle davrandığım, sana haksızlık yaptığım için vs.
Beni affedin!  Yaşamı ve gerçekleri sorgulatan belgeselden sonra vatanını bırakıp gelenlere karşı çok masum bakamıyorum.  
El yordamı ile gerçeklik hissi bulunmaz! 
Belgesel sonunda aile Türkiye’ye yerleşiyor ve 2. çocuğunu burada dünyaya getiriyor. Dedim ya “el yordamı ile gerçeklik bulunmaz’ ne yaşadıklarını neden kaçtıklarını bilmiyorum. Ben olsaydım yapmazdım dediğim şeyleri yaptırabiliyor hayat bana. “Asla” dediğimiz şeylerin asıl meselemiz haline geldiğini tüm gerçekliği ile intikam alırcasına yaşatıyor. 
Hayat öyle bir şey ki, rögar kapağında yaşayan insan için bile insan, insanın bu hale düşmesine üzülüyor. “ah be abi geldiğin yer bundan nasıl daha kötü olabilir? “ diye düşündürüyor.
Hayat işte! Anlam vermeye çalıştıkça anlamsızlaşıyor.
Ayrıca "Sama" Arapça’da "gök/gökyüzü" anlamına gelen bir kelimeymiş. İnandığınız değerler için savaşırken kazandığınız zaferler ile dolsun gökyüzünüz.