Türk siyasetinin önemli figürlerinden biri olan Yaşar Okuyan, bir iç kanama nedeniyle entübe edilmiş.
Okuyan’la 1978 yılına uzanan bir tanışıklığımız var. O zamanlar MHP Genel Sekreteri idi ve bir gün Başbuğ Alpaslan Türkeş ile Ekspres Gazetesi’ne gelmişlerdi.
Anarşinin tırmandığı günler. Türkeş, benim odamda dinlenirken; o yılların önemli bir teknik buluşu olan telefoto alıcımızda; İstanbul’da öldürülen 16 ülkücünün fotoğrafları geçiliyordu. Yaşar Okuyan’la fotoğrafların tamamının geçmesini bekledik. Okuyan, bunların bulunduğu kağıdı koparıp Başbuğ’a götürdü.
Alpaslan Türkeş, gençlerin fotoğraflarını görünce gözleri açıldı, “Vah” dedi. Sonra kağıdı göğsüne götürdü. Bize “Beni biraz yalnız bırakır mısınız?” dedi. Çıktık.
Odanın etrafı camla çevriliydi ve içerisi de görülüyordu. Türkeş, başını aşağıya indi, öyle dakikalarca durdu. Belli ki ağlıyordu.
Sonra kalktı, bize işaret etti, içeri girdik. Kahvesi yeni gelmişti, onu bile içmedi, vedalaştı ve gittiler.
…
Yaşar Okuyan, daha sonra Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanı oldu. Yıl 1999. Siyasi irade, 90 bin kişiyi haksız yere emekli etmişti. Bunları ayıklamaya başladı.
Tam bir skandaldı.
Ancak Başbakan Mesut Yılmaz, buna izin vermedi. Alelacele onu görevden aldı.
Ülkücü bir gelenekten geliyordu. Gazetecilik eğitimi görmüş, mesleğini de bir süre icra etmişti.
ANAP’tan ayrılınca partisi MHP’ye döndü. Yeni kurulan pek çok partinin kadrolarında yer aldıktan sonra Vatan Partisi’ne, oradan da CHP’ye geçti. Beş yıl bu partiye gönül verdi ama Meral Akşener’i ağır bir şekilde eleştirince bu partiden de çıkarıldı.
Son 20 yılda sözü dinlenen bir politikacı kimliği oluşturmak için çaba sarfetti. Bunu kısmen başardı ama çok parti değiştirmesi aleyhine oldu.
Yaşar Okuyan’a acil şifalar diliyorum.
Nilüfer rüzgarı
Dikkat ediyorum; son zamanlarda başkan aday adayları, dillerinden Nilüfer modelini düşürmüyor.
Aslında model, biraz eski ama kıymeti şimdi fark edilmiş gibi.
Bursa’nın Nilüfer ilçesinde dört dönem belediye başkanlığı yapan Mustafa Bozbey, 2002’de ‘Katılım Odaklı Yerel Yönetim Modeli’ni hayata geçirmişti. Modelin özü, kent konseylerini devreye sokmak ve bu münasebetle mahallelerde temsilcilikler oluşturarak dinamik bir belediyecilik sunmaktı. Bozbey, bunu en işi şekilde başardı ama sonunda başkan seçilemedi. Şimdi ise Bursa Büyükşehir Belediye başkan aday adayı.
Bu model önümüzde ve başkan aday adaylarının; kendilerini tanıtmak için gerçekleştirdikleri ziyaretlerde hep bundan söz etmeleri çok güzel. Mesela Çorlu, çok iyi bir uygulayıcı olmuş. Nilüfer’e ve Çorlu’ya gidip oraları görenler, farklı bir belediyeciliğin sunulduğunu kolayca görüyor. En azından halkın yakınmalarını duymuyor. Çünkü herkes devrede ve herkes sorumlu.
Mustafa Bozbey’i, Buca’da bir konferansında dinlemiştim. O konferansın izleyicisi olarak gördüklerim arasında şimdi aday adaylığına soyunanların argümanları bence daha güçlü ve bunun faydasını bu süreçte kolayca görecekler gibi.
Milli Piyango’ya güven
Milli Piyango’nun özelleştirilmesi iyi olmadı.
O günden bu yana bir güven sorunu yaşanıyor ve bilet satışlarında çok önemli bir düşüş var.
Devlet, böyle bir yanlışı niye yaptı ve bu güveni sarsacak ortamı niye oluşturdu, anlamak mümkün değil. Üstelik hazine de önemli bir kaynaktan mahrum oldu.
Özelleştirme politikamızda iyiler var, iyi olmayanlar var. İyi olmayanlardan biri de bu ve sonuçlarını hep birlikte görüyoruz.
Yazık.
İBRAHİM ORMANCI
Kimisi insanların emeklerini sömüren SIRTLAN'dır. Kimisi de hayatın yükünü alabildiğince SIRTLAN'ır!
***
Televizyonda bir alttan yazı geçiyor. ''Selma Kocasına kaçtı.''. Şaka mı bunlar? Biz nasıl bir ülkede yaşıyoruz abüüü?
***
Cebinde beş kuruş para olmadığı halde ; dolardaki, altındaki iniş ve çıkışları dakika dakika izleyecek kadar bilinçlidir yurdum insanı!
***
Minareyi çalan kılıfını hazırlar atasözü çok saçma. Hırsız, camide halılar varken neden minareyi çalmak istesin? Bir yanıtı olan var mı?
***
Kimilerini bize sayıyla değil, hesap makinesiyle veriyorlar sanki!