Tüm dünya siyasi yöneticilerinin yapmış oldukları konuşmalarda “Küresel dünya barışı istiyoruz. Dünyanın daha yaşanılabilir bir dünya olması için barışa, çevre bilincine ihtiyacımız var” dediğini duyduk.
Ülkelerin siyasi yöneticileri yâ da siyasi yöneticilik vasfı yürüten herkes bunları söyler. Konuşmalarda hedef olarak gösterilenler; pıtı pıtı mutluluklar, çıtı pıtı çevre, ponçik ponçik barışı sağlamaktır.
Siz hiç: “Daha fazla petrol için saldıracağız, emperyalizmin dibine vuracağız, kendimiz için başka ülke çıkarlarını hiçe sayacağız” diyen bir siyasetçi konuşması dinlediniz mi? Demek ki siyaset yapmanın önemli kurallarından biri söylem ve eylemlerinin tutarsız olmasıymış.
Kısaca dünya turu yapacak olursak,
Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş tüm dünyanın bir şekilde dâhil olduğu bir boyuta evrilirdi. Afrika’da birbiri ardına darbeler yaşanıyor. Filistin sürpriz bir saldırı ile İsrail’i şoka uğrattı ve İsrail savaşta olduğunu açıkladı. Ermenistan ve Azerbaycan arasında şiddetli çatışmalar yaşandı. Çin ile Tayvan ve komşu Asya ülkeleri arasındaki gerginlik her geçen gün artış göstermekte. Suriye’de barış inşa edilmedi ve savaş devam ediyor. Vs. vs…
Dünyada uzun yıllardır ufak ufak artan yerel çatışmalar yaşanıyor. Yaşanılan bu çatışmalar ve anlaşmazlıklar lokal olsa da etki ve tarafları açısından uluslararası boyuttalar. Son olarak gördüğümüz Filistin’in İsrail’e düzenlemiş olduğu saldırı dünya ülkelerini ikiye ayırdı. Filistin tarafında olanlar ve İsrail tarafında olanlar. Daha yüzyıllık bir geçmişe bile sahip olmayan İsrail’in, Filistin topraklarında uyguladığı acımasız onlarca saldırı unutulmuşcasına bazı ülkeler İsrail’e maddi destek ve silah desteği vereceklerini açıklarken, İran tarafından başka önemli bir açıklama geldi. İran Parlementosu: “Filistin’in haklı operasyonuna desteğimizi açıklıyoruz.” dedi.
İsrail’e gerçekleştirilen saldırı birçok ülke tarafından terör saldırısı olarak nitelendirilirken, yıllardır Filistin halkının uğradığı saldırılar için dünya ülkelerinin birçoğu kör, sağır ve dilsizi oynadı.
Dünya eskisinden daha büyük!
Gelişen teknoloji, sanayi devrimi sonrası ulusal devletlerin yıkılıp yerine neoliberal devletler kurulması, küresel silahlanmayı da beraberinde getirdi. Ulusal devletler sadece kendi topraklarını korumak ya da ancak ve ancak işgal edecekleri topraklar için savaşırlarken günümüzde savaşta yeni bir boyut kazandı. Farkında mısınız bilmiyorum ama savaş artık sadece iki taraf arasında değil. Gelişen iletişim araçları, sınır tanımayan savaş ekipmanları ülke yönetimlerini bu konuda daha başıboş davranmaya teşvik edercesine hala ilerlemeye devam ediyor.
İsrail, Filistin çatışması üzerine yöneticilerin yaptığı açıklamalardan birkaç örnek paylaşacağım sizlerle;
ABD Dışişleri Bakanlığı: “Hamas teröristlerinin İsrailli sivillere saldırılarını kınıyoruz. İsrail halkının yanındayız.
İran Parlementosu: “Filistin’in haklı operasyonuna desteğimizi açıklıyoruz.”
Katar Dışişleri Bakanlığı: "Sonuncusu Mescid-i Aksa'ya defalarca düzenlenen baskınlar olmak üzere, süregelen ihlaller nedeniyle tırmanan gerilimden yalnızca İsrail'i sorumludur."
İngiltere Başbakanı Sunak: “İsrail’in kesinlikle kendini savunma hakkı var.”
Fransa Cumhurbaşkanı Macron: “İsrail’i hedef alan terör saldırılarını kınıyorum. Dayanışma içerisindeyiz.”
Almanya Başbakanı Scholz: “İsrail’den şok edici haberler geliyor. Almanya, Hamas saldırılarını kınıyor ve İsrail’in yanında.”
Sağduyulu, barışı ve iletişimi önceleyen politikalar dünya çapında öncelik haline getirilmezse, yavaş yavaş lokal çatışmaların hız kazanıp zamanla da küresel boyuta taşınacağı kaçınılmaz bir gerçek gibi görünüyor.
Oysa gerçek tektir! Barış gibi! Kutsal değerler gibi! Terör gibi!
Yöneticilerin, çıkar ve söylemleri çelişirken liderlerin ise tek bir dayanağı vardır. Gerçekler!
Onun için liderler ülkelerin değil gerçeklerin tarafında olurlar. Onun içindir ki lider; "Yurtta sulh, cihanda sulh" der.
Lider bilir ki; dünyanın herhangi bir yerinde olabilecek herhangi bir rahatsızlık herkese zarar verebilir, bu yüzden de, milletlerin diğer milletlere sorumlu olduğu kadar dünyaya karşı da sorumlulukları vardır. Yerel çatışmaların yerini “cihanda sulh” anlayışının alması sadece ülkelere değil tüm dünya halklarına daha yaşanabilir bir gelecek sunacaktır. Söylemlerde çokça dile getirilen küresel barışı sağlamanın yolu Mustafa Kemal Atatürk’ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" anlayışında gizlidir.
“Savaş zaruri ve hayati olmalıdır. Milletin hayatı tehlikeye maruz kalmadıkça savaş bir cinayettir.” Gazi Mustafa Kemal Atatürk