Sağlıklı ve uzun yaşam için çoğunluğumuz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Kimi spor yaparak sağlıklı kalmaya çalışıyor kimi beslenmesine dikkat etmeye çalışıyor, bir başkası meditasyon yapıyor, kimi uzun yaşam sırrı için bitkilere takmış durumda kafayı. Velhasılıkelam kendi halimizde bir şeyler yapıyoruz işte. Sağlıklı olmak için mi yoksa sağlıklı yaş almak için mi bilmem ama kimi zaman dikkat ediyoruz yaşantımıza. Ve hatta bazıları yaşam tarzı haline getirmiş durumda bu alışkanlıkları. Günümüzde insan ömrü ortalama 75- 80 yıl arası. Diğer canlılara bakıldığında pek uzun sayılmaz pek kısa da sayılmaz.
Dünyadaki canlılar arasında en uzun ömürlü olanlar arasında ilk sıralarda balinalar, midyeler, köpekbalığı ve bazı balık türleri ile denizanası türleri yer alıyor. 250 yıl ile 11 bin yıl arasında değişiyor bu canlıların yaşam süreleri. Düşünsenize 11 bin yıl… Garip gibi ama gerçek. Cam süngerlerinin en uzun ömürlüsünün 11 bin yaşında olduğu tespit edilmiş. Bunlara bakınca insan ömrü ne kadar kısa.
Mayıs sinekleri, fareler, tavşanlar, yusufçuk, karasinekler maalesef en kısa ömrü olanlar. Çok bildiğimiz karasineklerin ömrü dört hafta. Yusufçuk dört ila altı ay arası, fareler dört yıla kadar, tavşanlar da ancak sekiz seneye kadar yaşayabiliyorlar. Bunlara bakınca pek de kısa sayılmaz insan ömrü.
Masallar ile başlayan efsaneler/mitler ile devam edegelen bilim adamlarında son bulan insana dair en önemli arayış ölümsüzlük arayışıdır.
Gılgamış Destanı dünyanın en eski destanıdır. Sümer mitolojisine ait olan "Gılgamış Destanı”, Gılgamış adlı kahramanın maceralarını anlatır. Destan, kahramanımız Gılgamış’ın ölümsüzlüğü ararken başından geçenleri konu eder.
Çin mitolojisinde Şi, Yunan mitolojisinde Aşil, aşk tanrısı Eros ve kırmızı gül aynı Gılgamış gibi ölümsüzlüğü aramışlar. Bulmuşlar mı? Onlar bulmuşlar mı bilmiyorum ama bilim adamları adım adım uzun yaşamın sırrını bulacak gibi duruyor.
Mariangela Lannello önderliğinde yazılan ve Oxford Acedemic dergisinde yayınlanan bir makale bilim insanları ile makaleyi okuyanları da bir o kadar heyecanlandırdı. Oldukça uzun ömürlü çift kabuklu yumuşakçalar üzerine yapılan bir çalışmayı anlatan makalede bu yumuşakçaların bu kadar uzun süre hayatta kalmasını sağlayan genlerin araştırıldığı ve bu genlerden yola çıkarılarak insan ömrünün de uzatılabileceği anlatılıyordu. Hücresel hasar, canlının yaşlanmasına sebep oluyordu ve bu hasarın önlenmesi yaşlanmanın gecikmesi demekti. Kısa ömürlü hayvanların genetikleri ve uzun ömürlü hayvanların genetiklerinin de karşılaştırıldığı bu çalışmada birkaç önemli noktaya dikkat çekilmiş durumda. Umut verici olan bu çalışma ilerleyen zamanda insan yaşam süresinde çığır açacak gibi görünüyor. Ölümsüzlüğü bulamasalar da bilim insanlarını, insan yaşam süresinin daha uzun olması için yapacağı çalışmalar sanırım literatüre geçecek gibi. Tabii ki siz ne kadar uzun yaşamayı seçersiniz bilemem. Amazon'un kurucusu, CEO'su Jeff Bezos’un da yatırım yaptığı alanlardan biri olan uzun yaşam çalışmaları aklıma şu soruyu getiriyor ; “ee ne zaman emekli oluruz ?” Google Ventures firması da bu alana yatırım yapan başka bir şirket. Hayat uzatma projelerine bütçesinin büyük bir miktarını ayırıyor.
Şahsen çok uzun yaşamayı seçmezdim. Ne yapacağım ki çok uzun yaşayıp? Kim bilir belki de ölmek yaşamaktan daha güzeldir...
İlk günden beri ölümsüzlüğü arayan insan, ölümsüzlüğü bulamayınca gerçeğin özünü buldu der mitolojik hikâyeler.
Kim bilir belki de bilim adamları için de öyle olur…
Hiçbir kavganın bir anlamı yoktur, hiçbir kavga bir aydınlanmaya ya da bir dönüşüme doğru ilerlemez. İnsanoğlunun kendi bedeni ile yaptığı kavga nerede biter, ölümsüzlük arayışı nereye kadar evrilir muamma.
Önemli olan; ne kadar uzun değil ne kadar kaliteli yaşadığındır.
Ylz der ki: Ölümlü bedenin sınırlarını aşmak, ölümsüzlük arayışının anahtarıdır. Ancak gerçek ölümsüzlük, sevgi, bilgelik ve iyilik ile bırakılan izlerle elde edilir.